Türkiye’de var olan siyasi partilerin ortaya çıkışı iki şekilde meydana geliyor.

Birincisi o güne kadar ismi siyaset ile anılmayan başarılı birisinin arkadaşları ile düşünüp taşındıktan sonra hayata geçirdiği bir siyasi kuruluş.

Diğeri de belli bir zaman var olan bir partide siyaset yapmış ancak belli bir noktadan sonra “Artık bu partiye sığmıyorum, benim liderliğimde yeni bir siyasi oluşuma ihtiyaç var” diyerek siyaset dünyasına “merhaba” diyen yeni bir oluşum.

03 Kasım 2002 tarihinden önce SP’de partide kendi içerisinde girişilen yarışta başarılı olamayan Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarının kurdukları AK Parti o gün bu gündür yapılan seçimlerin tamamını kazanarak bu güne kadar geldi.

Geçmiş yıllarda AK Parti içerisinde bulunan ve başbakanlık yapan Ahmet Davutoğlu ayrılarak Gelecek Partisini , Başbakan yardımcılığı ve ekonomi bakanlığı yapan Ali Babacan’da DEVA partisini kurarak yoluna bu şekilde devam etme kararı aldı.

Normal şartlarda dünyanın başka bir ülkesinde olsa “Sepet koluna herkes yoluna” denilir, hatta ayrılan siyasi partilerin genel başkanlarına “ Hayırlı olsun bu yolda size başarılar dileriz” denilerek siyasete devam edilirdi.

Ancak bizde siyaset bilindiği gibi takım tutar gibi yapıldığından “Eğer benimleysen iyisin değilsen dünyada senden daha kötüsü yoktur” anlayışı da hiçbir şekilde değişmediğinden ortaya hepimizi inciten olumsuz görüntüler çıkıyor.

İstanbul/Maltepe’de yapılan Erzurum günlerinde daha önce başbakanlık yapmış Ahmet Davutoğlu’na Vali ve büyükşehir belediye başkanının “Eğer o gelirse biz burada durmayız” denilerek takınılan tavır bizim siyasetin neresinde olduğumuz ile ilgili neticeyi de bir kez daha ortaya koymuş oldu.

Türkiye’de bugün bilindiği gibi yüzlerce siyasi parti var, İsimlerini ve sayısını unuttuğumuz bu siyasi oluşumların çok az bir kısmı seçime girme yeterliliğini kazanmış durumda, büyük bir çoğunlukta zaten seçime katılma hakkını kazanamamış durumda.

Öteden beri bizim literatürümüzde “Partileri kişiler kurar, yaşayıp yaşamayacaklarına ise halk karar verir” şeklinde muhteşem bir tanımlama bulunuyor, Bu durum son derece açık bir şekilde orta yerde duruyorken bir siyasi partinin başka bir siyasi partiye karşı olan olumsuz davranışlarını anlayabilmek anladıktan sonra da “doğrudur” diyebilmek mümkün görünmüyor.

Gelecek zamanlarda kendimize saygı durulmasını istiyorsak bizimde şimdiden bizden önce Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Bakanlık, Milletvekilliği, Belediye başkanlığı yapan siyasetçilere saygı duymamız gerekmektedir.

Seçmen olup bitenleri görüyor, değerlendiriyor, Sandığa gidince de gördüklerinin ışığında oy veriyor, iktidarı tayin ediyor.

En son değerlendirmenin seçmen tarafından yapıldığını bile bile, Daha da önemlisi seçmenin öteden beri “mağdur edilenleri” el üstünde tuttuğu bir süreçte, “Sen benim partimde siyaset yapıyordun sonra ayrılıp yeni bir parti kurdun artık sana selam sabah yok” demenin hiç kimseye faydası yoktur.

Bizden söylemesi..

banner69
Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner27

banner71

banner76

banner171

banner5

banner70

banner75