TMMOB İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI KOCAELİ ŞUBESİ TARAFINDAN
17 AĞUSTOS 1999 MARMARA DEPREMİNİN 20. YIL DÖNÜMÜNDE
YAPILAN BASIN AÇIKLAMASI
Deprem Öldürmez; Bilim Dışı Uygulamalar Öldürür.
Depremi Unutmadık; Unutturmayacağız!...
Ülke tarihinin en büyük ve sonuçları itibariyle en acı depremlerinden
biri olan Marmara Depreminin üzerinden 20 yıl geçti. 20 yıl önce bugün
merkez üssü Gölcük olan ve beraberinde tüm Marmara bölgesini etkileyen
7,4 şiddetindeki deprem binlerce insanımızın ölümüne, yaralanmasına ve
milyarlarca liralık ekonomik kayba sebep oldu.
Bilançonun yol açtığı acı, depremin toplumsal travma haline gelmesine
neden olmakla kalmadı, başta yapı üretim süreci, mevcut yapılar,
kentleşme politikası, afet sonrası önlemler, mevzuat olmak üzere
yetersizliğimizi, hatalarımızı gün yüzüne çıkardı. Görmezden gelinen,
yok sayılan sorunlar dramatik bir olayla varlığını hissettirdi. Ülkemiz
bir deprem ülkesidir; küçük-büyük depremlerle kendisini bize hatırlatan
Büyük Marmara Depremi ise adım adım yaklaşmaktadır Topraklarının ve
nüfusunun büyük bir bölümü deprem tehlikesi altındadır. Türkiye
topraklarında 1900`lü yılların başından günümüze otuza yakın büyük
ölçekli deprem meydana gelmiş ve resmi kayıtlara göre 100 bin civarında
insan hayatını kaybetmiştir. Nüfusumuzun yüzde 70'ini barındıran 11
büyük kent, büyük sanayi kuruluşlarımızın yüzde 75'i deprem tehlikesi
altındadır. Yapı stoku güvenli ve sağlıklı olmaktan uzaktır; pek çoğu
kaçaktır, ruhsatsızdır ve mühendislik hizmeti almadan üretilmiştir. 20
milyon civarında bulunan yapı stokunun büyük oranda yenilenmesi,
güçlendirilmesi gerektiği anlaşılmıştır. Kaldı ki deprem sonrası açığa
çıkmıştır ki, ülkemizde sağlıklı yapı envanteri de yoktur.
Depremler olacak, olmaya da devam edecek; bu kaçınılmaz bir gerçektir.
Ancak depremlerin afete dönüşmesini engellemek, zararlarını azaltmak
mümkündür. Bir doğa olayı olan depremin, doğal afete dönüşmesini
önlemenin yolu, planlama-kentleşme ve yapı denetim sisteminden
geçmektedir.
İmar afları, daha önceki uygulamaların da gösterdiği gibi zaten
sıkıntılı bir durumda olan yapı stokuna, yeni kaçak yapıların
eklenmesine gerekçe oluşturmaktadır. Son olarak ruhsatlı ya da ruhsatsız
binaların kayıt altına alınması gerekçesiyle çıkarılan "İmar barışı" ile
yapıların depreme dayanıklılığı hususunun vatandaşa bırakılması yeni
yıkımlara davetiye çıkarmaktadır. Yapılması gereken, insanların sağlıklı
konutlarda yaşamasını sağlamak için yapı stokunu güvenilir, dayanıklı
duruma getirmek ve bunu sağlayacak düzenlemeleri yapmaktır; kaçak
yapıları affetmek değildir.
Odamız yıllardan bu yana, deprem tehlikesi ve deprem önlemleriyle
ilgili; mevzuattan yapı üretim sürecine kadar geniş bir yelpazede görüş
ve önerilerini defalarca kamuoyuyla paylaşmış, raporlar hazırlamış,
ilgili bakanlıkların düzenlediği bilimsel içerikli etkinliklere
katılarak değerlendirmelerde bulunmuş, toplum yararına gördüğü her türlü
girişime destek verip katkı sağlamış, kendi olanakları çerçevesinde
deprem ve ilgili konular bağlamında çok sayıda bilimsel-mesleki
etkinlikler, meslek içi eğitimler düzenlemiş, depremin unutulmaması ve
duyarlılığın artırılması amacıyla kitlesel eylemler, yürüyüşler organize
etmiştir. Şu nokta özellikle vurgulanmalıdır. İnşaat mühendisliği her
zeminde ve her şart altında güvenli ve sağlıklı yapılaşmanın mümkün
olduğunu kanıtlayan bir bilim dalıdır. Odamız da, doğrudan insan
hayatıyla ilgili üretimde bulunan meslek mensuplarının tek ve merkezi
örgütü olarak, inşaat mühendisliği hizmeti almadan yapı üretilmesine
karşı çıkmakta, nitelikli olmayan projelere izin vermemekte ve kamu
yararı gözetmeyen projelere karşı hukuki alanda mücadele etmektedir.
Türkiye Depreme Hazır Mı? Bu soruya ne yazık ki olumlu yanıt
veremiyoruz. Konunun birinci derecede muhatabı olan bir mesleğin
mensupları olarak, depremlerin yıl dönümlerinde sorunları yeniden
sıralamanın, çözümü bir kez daha tartışmaya açmanın haldeki durumumuzu
özetlediğinin farkındayız. Ne sorunlar değişiyor ne de güvenli yaşam
kuracak adımlar atılıyor. Biz inşaat mühendisleri geleceğe endişeyle
değil, güvenle bakmak istiyor ve bu istediğimizin her daim arkasında
olacağımızı kamuoyuna duyuruyoruz. Çünkü toplumsal duyarlılığımız,
yaşamın kutsallığına olan inancımız, bilimsel, mesleki gerçeklikler bunu
gerektiriyor. Türkiye, başta deprem olmak üzere afete dönüşebilecek pek
çok doğa tehlikesine açık bir ülkedir. Son zamanlarda, iklimdeki
dalgalanmalara bağlı olarak meydana gelen ani yağışlar, seller,
fırtınalar, hortumlar ve heyelanlar bu afet çeşitliliğinin birer
göstergesidir.
Özetle “Afet”, bir doğa olayının kendisi değil doğurmuş olduğu
sonuçlardır. Doğanın kendi kuralları her zaman işleyecektir. Önemli olan
yaşanacak olayları afete dönüştürmeyecek yapıların üretilmesi ve
sağlıklı çevrenin yaratılmasıdır.
Saygılarımla
Kahraman BULUT
İnşaat Mühendisleri Odası Kocaeli Şube Başkanı
Bulut:"Malesef depremden ders almış değiliz!"
İnşaat Mühendisleri Odası Kocaeli Şube Başkanı Kahraman BULUT: "Türkiye Depreme Hazır Mı? Bu soruya ne yazık ki olumlu yanıt veremiyoruz. Konunun birinci derecede muhatabı olan bir mesleğin mensupları olarak, depremlerin yıl dönümlerinde sorunları yeniden sıralamanın, çözümü bir kez daha tartışmaya açmanın haldeki durumumuzu özetlediğinin farkındayız. Ne sorunlar değişiyor ne de güvenli yaşam kuracak adımlar atılıyor. " dedi. İşte o açıklama: