“Sofranda bal var ise Bağdat'tan atlı gelir.
Tezgahın sağlam ise ipekler tatlı gelir.
Ateş düştüğü yeri yakar demişler
Ölü senin değil ise helvası tatlı gelir.”
Son günlerde birbirini takip eden felaketler ile karşı karşıya kalınca aklımıza yukarıdaki dörtlük geldi.
Türkiye gibi nüfusu 86 milyon civarında olan bir ülkede elbette ki başta tabii afetler olmak üzere bizi derin üzüntüler içerisinde bırakan kayıpların yaşanması da kaçınılmaz oluyor.
Bu duruma bir şey dediğimiz yok.
Zira dünyanın pek çok ülkesinde belli zamanlarda yada çok kısa aralıklar ile can ve mal kayıplarının yaşandığı felaketler meydana geliyor.
Daha çok demokrasi ile yönetilen ülkelerde bu tür felaketlerin yaşandığı andan itibaren o ülkenin başbakanı, Bakanı, belediye başkanı yada en azından ilgili kurumun başındaki yönetici istifa ediyor.
Söz konusu kişilerin bulundukları makamdan istifa etmeleri o yöneticinin suçlu olduğunu elbette göstermez.
Bu durum istifa eden yönetici ile ilgili olarak “-böyle bir felaket yaşandı dolayısı ile o kurumda gerekli soruşturma yapılıncaya kadar yönetici işin başında olmasın ki müfettişler işini daha rahat yapabilsin” şeklinde bir süreç işletilir.
Ne yazık ki Türkiye belli bir zamandır olması gereken bu gerekliliği maalesef kaybetti.
Bu işin bir tarafı.
Diğer tarafı ise karşı karşıya kaldığımız ve büyük ölçüde can ve mal kaybı yaşadığımız felaketler sonrasında hiç aksamadan ortaya konulan “kadercilik” anlayışıdır.
Dikkat edin son dönemlerde meydana gelen bu tür felaketler sonrasında nerede ise hayatını kaybedenler, yaralananlar yada bir ömür boyu vücudunun bir uzvu olmadan yaşamaya devam edenler suçlanıyor.
Tren kazası oluyor.
“Adamın ne işi vardı orada ? “diye homurdanmalar çıkıyor.
Ev çöküyor.. ”Neden böyle bir binada oturuyorlar ki ?” sorusu yöneltiliyor.
Gebze’de meydana gelen ve dört suçsuz günahsız vatandaşımızın hayatını kaybetmesine sebep olan binanın çökmesi ve kılınan cenaze namazından sonra cami çıkışında halkın konuşmalarını dinliyoruz.
Nutkumuz tutuluyor.
Belediye başkanını
İlgili bürokratları
Metro projesinin yüklenicisi firmayı.
İşin asıl sorumlusu Ulaştırma bakanlığını
Suçlayan “bu işin sorumlularından hesap sorulsun” diyen kimse nerede ise yok gibi.
Cami çıkışından hemen sonra vatandaş gündelik yaşantısına geri dönüyor.
Çöken binayı yapandan ses yok.
Belediye başkanından bir açıklama yok.
Bakanlıktan derde dermen olacak bir basın açıklaması da yok.
Hayatını kaybedenlerin yakınları ağlıyor sızlıyor.
Hepsi bu kadar.
Türkiye’de gündem o kadar yoğun ki
Vatandaşın bir gün öncesini hatırlayacak hafızası yok.
Bu olanları da maalesef unutacağız.
Ne zamana kadar?
Yeni bir felaket ile karşı karşıya kalacağımız ana kadar.,