Olay yerinde parçalanmış veya yanmış bedenlerin gösterilmesi, toplum tarafından görülmesi fayda değil zarar getirir.

İnsanların psikolojisini son derece olumsuz etkiler, ŞİDDET,TERÖR ve VAHŞETE karşı duyarsızlaşma ve normalleşme süreçleri başlar.

Örneğin, Bosna Hersek katliamından ilk görüntüler geldiğinde, toplum çok etkilenmiş ve inanılmaz bir yardım kampanyaları seferberliği başlatılmıştı.

Daha sonraları katliamlar, olağanlaştı, normalleşti, daha büyük katliamlar yapıldı.Film seyreder gibi seyretti insanlar ve duyarsızlaştı.
 Toplum,çocuklarının şiddetten vahşetten olumsuz etkilenmemesi için yayın kısıtlaması önemli ve gerekli bir tedbirdir.
Ayrıca ŞİDDET,TERÖR ve VAHŞET eyleminin ekranı,gazete sayfasını, ülke gündemini esir almasına da izin vermemek gerekir.
Çünkü ŞİDDET,TERÖR ve VAHŞET gündeme oturduğunda, borsa, banka, piyasa, toplum baştan aşağı denge kaybetmektedir.

Yani EĞİTİCİ bir habercilik anlayışından bahsediyoruz.

Her gün ekranda, gazete sayfasında fail, meful onlarca insan yüzü ve ismine tanık oluyoruz, ertesi gün unutulup gidiyor.
Haber raporculuğundan vazgeçmek gerekiyor. İnsanlar haberlerde ard arda kan, cinayet, yangın, kaza, felaket, terörist geçit töreni görmek istemiyor.
Bir Kız çocuğu babasına diyor ki: "-Baba bu haberlerde hep kötü şeyler var, ama sen hep seyredip duruyorsun. Neden?" Çocuğa nasıl bir cevap vereceksiniz.
Tatmin edici bir cevap veremiyeceksiniz.
Üzücü ama maalesef ,en çok izlenen ,tık alan haberler de bunlar…
Kan varsa, birinci haberdir, çünkü kan varsa satar.
ŞİDDET,TERÖR ve VAHŞET'i ekranda tekrarında, ekran başında seyrederken bu vahsetleri düzenleyenler kim bilir ne kadar mutlu oluyordur, memnun olmuş, belki de sevinç çığlıkları atmışlardır... 
Diğer yandan o mağdur insanın yakınları kim bilir ne kadar katmerli bir acı yaşamışlardır.
Medya onun ölüsüne bile saygı göstermemiştir.
ŞİDDET,TERÖR ve VAHŞET eylemlerinde medya fail ve mef’ul’e odaklanır.
Oysa olaya  teknik, taktik ve teknolojik destek veren, finans ve istihbarat sağlayan perdenin arkasındakilere odaklanmak düşünülmez.

Sivri sinek başrolde iken, bataklık gözardı edilir.

Bilindigi gibi ceset torbası gazeteciliği  diye bir kavram doğdu.
Sansasyon uğruna gazeteci adeta kanlı canlı görüntü avına çıkmaktadır.
Medya da şiddetin bir ‘malzeme’ olarak yoğun kullanımı, toplumda bir yandan da habere ve haberciye karşı nefrete sebep olmaktadır.

Medyanın temel işlevlerinden ilki ‘bilgilendirmek’tir.

Ancak bu bilgilendirme işi toplumu endiseye sürükleme,kollektif korku hali yaratma, hatta toplumda infial yaratmaya kadar varabilmektedir.

Medyada bir ürünün reklamını yapacak olsanız saniyesine yığınla ödeme yaparsınız.
Ama prime-time ekranını, vahşetin reklamına bedava  sunmaktadır.

‘Bilgilendirme’ aslında ‘yıkıma’ sebep olmaktadır.

O halde yıkım varsa ‘yaptırım’ da olmalıdır. Yani medyada rastgele şiddet yayınlamanın caydırıcı yaptırımları olmalıdır.

Bu sosyal sorumluluktur, kamu yararıdır.
Ama sansür değildir.
Çünkü ekrandaki şiddetin tekrarı çocukları, hastaları, hamileleri korkutmakta, psikolojilerini tahrip etmektedir.
 
Bazı kişiler sosyal medya üzerinden,vahşet ve şiddet
eylemlerinin görüntülerini yayınlıyor.

Örnek:Hem çekim hem yayım Emine BULUT gibi.
Kanlı olay yeri görüntülerini yaymanın hiç bir insani izahatı olamaz.

İnsanlar bir dilim ekmeğini paylaşmayı düşünmezken, kendi hoşuna giden veya yayılmasını istediği meselesini soslu medyada ‘paylaşmaktadır’. Aslında bu paylaşmak değil, paslaşmak, daha doğrusu viral olarak yaymak, propagandadır.

Vurmalı kırmalı, öldürmeli bilgisayar oyunları oynayan, sanal gerçeklik ile yaşadığı dünyanın gerçeği arasında gittikçe incelen çizgiyi fark edemeyen insanlar gerçek hayattaki şiddeti bir oyun, eğlence gibi görebilmektedir. 

Şarkılardan, anadamar bilimsel çalışmalara, kapitalist anlayışa kadar her yere yayılan Anı yaşa!felsefesi, başkalarının hayatını veya felaketini merak etme, bir şeylerin propagandasını yapma, şöhret olma gibi çeşitli dürtülerin ana temeli incelenmeli masaya yatirılmalıdır.

Bu konuda eğitim sisteminden medyaya topyekün tedbir almak üzere müfredat geliştirmeli,sosyal sorumluluk projeleri ve medya kampanyaları düzenlenmelidir.
Terör ve vahşet siyasete malzeme edilmemesi gerekir.

Bunlar hassas dönemde toplumsal birlik ve beraberliğimiz için çok ciddi tehditlerdir.

Bu konular sosyal sorumluluk  bilinci içinde kamu yararı, ülke yararı düşünülerek ele alınmalıdır.


Artık insanlar basit zaaflardan kurtulmalı.

Dostluk, yardımlaşma, dayanışma, imece, yol gösterme, erdem gibi yüksek değerlere sahip olmalıdır.

banner69
Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner27

banner71

banner76

banner171

banner5

banner70

banner75